28 Mayıs 2011 Cumartesi

Komonizmi na bit’urt, Bir İmece Kültürü !

Birkaç ay önce, aktivisti olduğum, yaşamımda önemli bir yeri olan,
Almanya’daki DİE LİNKE (Sol Parti ) eş başkanı Gisene Lötsch ‘Komünizm ‘ ifadesini pozitif kullandığında, bir anda hararetli bir tartışma başlamıştı. Gerek Hırıstiyan Demokrat Parti (CDU) gerekse Sosyal Demokrat Parti (SPD) sermayeden yana olduğunu bir kez daha telslim etmiş oldu.

Karl Markx ‘ın Komunist Manifesto’da ilk Paragrafa ‘Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor’ ile başladığını bilirsiniz elbette. Nedir bu kimileri için hala geçerli olan ‘Hayalet Komunizm’.

Yaşam serüvenime geri dönüp baktığımda, bu kavram ile birlikte yaşamıma giren dünyaya bakış açısı, çok kez kendimi anlatmada zorlar beni. Komunist kelimesi ile ilk karşılaşmamda hoş bir anı belirir hafızamda.

Bu anıyı sizler ile paylaşmadan geçemedim:

1975 de olmalı, orta okul son sınıfta idim. Maltepe Orhangazi Lisesinin ortaokul kısmında okuyordum. Edebiyat kitaplarına düşkün , şiir yazmayı seven, derslerime odaklanmış bir genç kız resmi belirir .

Şiirlerimi sadece en yakın kız arkadaşlarımla paylaşır, kimseye göstermezdim. Bir gün, tüm cesaretimi toplayıp Şiir Defterimi, İstanbul Maltepe’de Çiğdem Kırtasiye adı ile bir kitapçı dükkanı olan Refet Özkan hocamıza gösterdim.

Refet Özkan hocamız okulumuzda Türkçe öğretmeni idi. Onun Edebiyat düşkünlüğünü biliyor, ondan okuyacağım kitapları almak için Kitapçı dükkanına erken erken gidiyordum.

Defterimi okuması üzerine verdikten bir süre sonra Çiğdem Kırtasiyeye gittim. Refet hoca, Şiirlerim üzerine ilginç bir yorum yapmıştı. ‘Sen hep yoksulluktan haksızlıktan söz
ediyorsun, yoksa sen Komünist misin?’

O yıllarda aile çcvreminde etkisi ile, Komünistleri ‘bir öcü’ olarak bilen naif bir çocuktum. Refet hocamızın edebiyat sevgisini almış bir öğrenci olarak bu yorumu önemser ve bir meraka sürüklenirim.
Kimdi bu Komünistler? Neden toplumda bir öcü gibi görülüyorlardı?.

Refet Özkan, bu sohbetden bir süre sonra beni hemşerim Havva ile tanıştırır. Havva Liseyi bitirmiş ve Pendik tarafında bir fabrikada teknik ressam olarak çalışan bir genç kadındı.

O yılların öğrenci gençlik hareketinde yerini almış bilinçli bir kız.
Havva bana, merak konusu bu karamı onların dünya görüşünü açıklar.Komün, ortaklaşa yaşamı içeren bir yaşam tarzı.Komünist ise bu yaşam tarzını benimseyen kişi olduğunu, bir çocuk dili ile açıklar.

Havva’dan sonra Okulumuzdaki Öğrenci Hareketinde mensup Liselileri tanırım. O zaman okulda gençler arasında, iki ana grup vardır. Uzun bir süre bu öğrenci gruplaşmasını izlerim.

Ülkücüler arasında kız öğrenci yoktur. Genelde yaşları bizden büyük, kabadayı tiplerdi bunlar.Kavgaya dövüşe eğilimli. Bana itici gelir. Onların arasında yer almam.

Bunun yanı sıra devrimci gençler; kız arkadaşları ile birlikte hareket eden, onlara saygılı, genelde yoksul gecekondulardan gelenlerdi.
Düzenli toplanır, birlikte kitap okur, tartışır; buluşmalarda saz eşiğinde Türküler söylerlerdi. Onların arkadaşı olmak istedim.

Bu kararda bir çok gerekçem vardı; bunların en önemlisi kız çocuklarına ailelerde yapılan haksızlıklardı. ‘Beşik kertmesi’ adı verilen zorunlu akraba evliliği geleneğinin bir kurbanı olarak, devrimci gençlik hareketinde yer almak, çok doğal bir tepki idi.

Komünist kavramı ve bundan kaynaklı dünya görüşü ile kendini özdeşleştiren çevreler ile tanışmak, yaşamımı belirler elbette. Toplumsal olaylara, sorunlara duyarlılık;mesleki eğitimime, kendime edindiğim uğraşlara kadar bana bir yol açar.

Benim için, gençlik hareketinden bu yana yıllar geçse de, hala ‘Komünist, insanca bir yaşama talip olan kişidir’. İnsan onuruna yakışır bir yaşama talip. Kendini Marksist bir dünya örüşü ile özdeşleştiren kişi, geleceğin toplumunu yaratmaya katkı sunar.

Her ne kadar, Marksist görüşlerin sosyalist devrim deneyimleri ile hayata geçirildiği ülkelerde ortaya çıkan ‘devlet kapitalizmi’ örnekleri bu gün bizlere ‘kötü örnekler’ olarak engel teşkil ediyorsa da, Kapitalizm var oldukça, yeni bir toplumsal düzen arayışı sürecektir.

Kendi yaşam serüvenimde hep bu kaygıyı taşıdım. Bu günden geleceğin toplumu nüvelerini oluşturma. Kimi haksızlıklara itiraz ederken, sadece kendi refahım için değil, bir toplumsal dönüşüm için emek verdim.

Çocukluğum, Dutxe Beldesinde geçti. Doğup büyüdüğüm Rize Ardeşen’de. Kapitalist ekonominin henüz girmediği, kapalı bir toplum yapısı gösteren o zamanların köy yaşamında, bir imece kültürü hakimdi. Ağırlıkta olan aile ekonomisinde kimi işler ortaklaşa yapılır, imece usulü dönüşümlü olarak birbirine yardım etme vazgeçilmezdir.

Çay üretimi, mono (tek) kültür olarak, yaşamımıza giren bu görece refah getiren üretim alanı, henüz yaygın değildir. Para bir meta olarak, henüz toplumsal yaşamı belirleyecek durumda değildir. Ev ekonomisinde hala takas yolu ile kimi ürünlerin değişimi söz konusudur.

Bunları anlatma sebebim şudur;

Dünya görüşümün yansıdığı, ortakçı zihniyetimi yaşadığım her pratik alan,çevremde sorgulanmış, bazen yanlış anlaşılmalara kimi zaman müzmin önyargılara sebep olmuştur.

Neden paylaşmayı temel alan, ezilenden, haksızlığa uğrayandan yana olan bir kurama göre yaşam tarzımı ördüğümü hala ‘bir hayalet’gibi duranKomünizmi, ortakçı bir toplum modeli olarak olumladığımı, bununla kalmayarak bu günden gelecek toplumu nüveleri için, çaba içinde olduğumun altını çizmeliyim.
Aynı şekilde Laz Kültüründeki imece kültürünü içselleştirerek büyümüş biri olarak, yaşam ortamımı bu ana fikir üzerine kurdum.

Sevgili Okurum;
Bu görüş paylaşma kültürüdür.
Mağdurdan yana olmaktır.
Ortakça üretmekten,
Birlikte üretileni, ihtiyaca göre üleşmektir.

Savaşlara karşı olmaktır.
Sömürünün olmadığı sınırız bir dünya istemektir.

Komünizmi na bit’urt, bir İmece Kültürüdür.

Selma Koçiva

15. Nisan 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder